Sena Delihüseyinoğlu

BAKKALA SÜPERMARKET İZLETMEK: Bir Salonun Hafızası, Bir Maçın Kaderi

Sena Delihüseyinoğlu

Yeni salonlar açılıyor ama Cebeci, Selim Sırrı, Atatürk Spor Salonu gibi yerlerin hafızası kayboluyor. Eskinin duvarlarında yankılanan sesler, bugünün parlayan ışıkları… Hentbolun mekan üzerinden değişen ruhu. 

Bazı salonlar vardır, tabelası kaldırılır, ışıkları söner, koltukları yerinden sökülür… ama hafızadan çıkmaz. Orada oynanan maçların çok ötesinde bir şey kalır geride: bir şehrin sesi, çocukların ilk hayali, tribünün kırık sarı nostaljisi, eski skorbordun son kez yanıp sönen sayıları… 

Bugün modern salonlar yükselirken ilk nesil salonlara onları yıkmaktan daha üzücü bir şey yapılıyor; o da yeni salonlar yapılırken bir kenarda onları bekletmek. Bakkala süpermarket izletir gibi... 

Ama her salonun kalbinde, yalnızca maçlardan değil, o mekanı bir daha unutmamıza izin vermeyen hikayelerden bir iz vardır. Atatürk Kapalı Spor Salonu için o iz, 2001 yılının Nisan ayında, ASKİ-Beşiktaş maç gününde atıldı. 

Ankara’nın Göbeğine Taşınan Bir Maçın Tuhaf Sessizliği

Aslında o gün maç ASKİ Spor Salonu’nda oynanacaktı. Son anda çıkan bir sorun nedeniyle karşılaşma şehrin tam merkezine, 19 Mayıs’ın yanı başındaki Atatürk Kapalı Spor Salonu’na alındı. Bugünden bakınca, o kararın bir maçla sınırlı olmadığı apaçık. Bazen bir salonun kapısını değiştirmek, bir kaderi de başka bir yere taşımaktır. 

O gün Ankara ilginç biçimde sakindi; çünkü aynı saatlerde Gaziantep’te Türkiye-Arnavutluk milli maçı vardı. Şehrin dikkati başka yerdeydi. Normalde tribünleri farklı dolduracak kalabalık belki de o gün yerini almamıştı. Salonun kendine has o eski kokusu, ışıkları, gölgeleri… Hepsi bir ‘eski Ankara günü’ hissi veriyordu. 

Hakem Değişikliği 

Maçın asıl hakemleri Adana’dan gelecekti. Fakat bir aksaklık çıktı; belki uçak saati kaçırıldı, belki de bir zamanlama hatası oldu. Ne olursa olsun, son anda hakemler değişti. Yerlerine Kürşad Erdoğan ve İbrahim Özdeniz verildi. 

O dönem genç ve henüz kritik bir maç yönetmemiş iki isim… Bugünün Şampiyonlar Ligi hakemleri ama o zaman ilk kez böylesine bir maça çıkacaklar. Belki de bir önceki maçtan terli formalarını bile değiştirmemişken maç telefonu geliyor ve ‘siz yöneteceksiniz’ deniyor. 

ASKİ ligi domine etmiş, Beşiktaş ise yılların büyük rakibi. O gün, Beşiktaş önde götürüyor maçı. Derbi gibi adlandırabileceğimiz bir maç ve tribünler son derece heyecanlı. O atmosferde iki genç hakem, kariyerlerinin en unutulmaz sınavlarından birini veriyor. 

Yaşar Sevim 

Çizginin bir yanında, ASKİ’nin başında Yaşar Sevim vardı. Türkiye’ye hentbolu getiren isim… Federasyonun ilk başkanı… Bugün hala herkesin saygıyla andığı, birçok kişinin yaşamına dokunan –naçizane bu yazıyı yazmamın sebebi; spora şekil veren, yol açan. 

Ve o gün bir önemli ayrıntı daha vardı: Eşi Mahire Hoca, yıllardır ilk kez bir maçına gelmemişti. Birlikte ülkeye hentbolu getiren, öğretmenler yetiştiren ve onların da yetiştirdikleriyle efsane olan bir çift. Sadece maçlara değil, Avrupa’da gittiği akademilere dahi eşlik eden Mahire Hoca… O gün yoktu. Belki de bu bile o salonun atmosferine sinmiş bir his yarattı; “bir şey farklı” duygusu. 

Bir An: En Sesli Sessizlik 

Maç devam ederken… ASKİ 7 sayı geriden gelmiş, eşitliği yakalamış. Yaşar Hoca oyuncularına sakin olmalarını söylüyor; eli cebinde, o çok tanıdık hareketiyle… 

Sonra bir an geliyor, kelimelere sığmayan bir an. O gün salonda olup o anı yaşayan herkesin gözünde aynı görüntü: Yaşar Hoca bir anda yere yığılıyor. Salon buz kesiliyor. Kimse ne olduğunu tam anlayamıyor ama herkes aynı anda hissediyor. 

ASKİ-Beşiktaş rekabetinin gerginliği o an anlamını yitiriyor. Sporun gerçeği, insanın kırılganlığıyla çarpışıyor. Salondaki herkesin hayatın gerçeğiyle kötü bir şekilde yüzleşmesi…

Büyük Bir Davranış 

Beşiktaş’ın idarecisi rahmetli Mehmet Topçu, belki Türk hentbol tarihinin en doğru kararlarından birini veriyor o anda:

“Bu maç oynanamaz.” 

Oyun, skor, gerginlik… hiçbirini umursamadan. Sahadaki herkes, iki takım birlikte hareket ediyor. Maç orada bırakılıyor. Tüm oyuncular, teknik ekipler, herkes tek bir yere yöneliyor: Yaşar Hoca’nın yanına. 

Ve o gün Atatürk Kapalı Spor Salonu’nun duvarlarına başka hiçbir şeyin silemeyeceği bir iz kazınıyor. 

BAKKALA SÜPERMARKET İZLETMEK: Bir Salonun Hafızası, Bir Maçın Kaderi

Bir Salon Yıkılır, Bir Hafıza Kalır 

Aradan yıllar geçti. Atatürk Spor Salonu artık eskisi gibi değil. Ama o Nisan günü… O salonun içinde yaşanan dayanışma, panik, sessizlik, cesaret, önce insan demek… Hiçbiri zamanın kepçesiyle kazınabilecek şeyler değil. 

Bazen bir salonun hafızası, oynanan yüzlerce maçtan değil; tek bir olaydan, tek bir günün hissettirdiğinden oluşur. Atatürk Kapalı Spor Salonu da tam olarak böyle bir yer artık. 

Hentbol sadece bir salonda oynandığıyla kalamaz; her zaman o pencereden sızar, kapı arasından bakar ve kendini hatırlatır. Ve Atatürk Kapalı Spor Salonu’nun hatırladığı o gün, Türk hentbolunun da hafızasında hep yaşayacak.

Yazarın Diğer Yazıları