Zeynur Pehlivan

Hırsız Bunlar!

Zeynur Pehlivan

Bildiğiniz gibi tatilimi her sene olduğu gibi bu sene de Çanakkale'deki evimde geçiriyorum arkadaşlar. İnsan Çanakkale'de olunca haliyle Çanakkale lezzetlerinden de ayrı kalamıyor. Kösedere domatesi, Bayramiç helvası, Kadir Usta’nın höşmerimi, Doğan Pastanesi’nin müthiş dondurması derken, damaklarımız bayram yapıyor. Damaklarımız lezzetlenince ne olurmuş? İnsanın dili çözülürmüş. İşte ben de bu lezzetlerin ve hafta sonu oynanan Final Four’daki müthiş hentbolun verdiği hazla dilim çözüldü ve bu maçlar hakkında birkaç kelam etmek istedim.

Beni takip edenler ve en önemlisi yazılarımı okuyanlar hatırlayacaktır. Ben bir yazımda, bir arkadaşımın savunma yaparken dediği şu cümle ile savunmayı tanımlamıştım. O da şuydu. Arkadaşım kendi savunma alanımızı ve kalemizi göstererek ve biraz da bizi daha iyi savunma yapmak adına motive etmek için, "Burası bizim evimiz. Buraya biz istemedikten sonra kimse giremez. Öyle bir savunma yapalım ki buraya bizden başka hiçbir rakip girmesin” demişti.

Başlıkta kullandığım "Hırsız Bunlar!" cümlesindeki hırsız kelimesi tabii ki burada mecazi anlamda kullanıldı. Tabii ki bu hentbolcular rakiplerinin mallarını mülklerini  görmeden, göstermeden çalmıyorlar. Ama bir şey çalıyorlar. Ne çalıyorlar biliyor musunuz?

En başta insanın aklını çalıyorlar. Yaptıkları aldatmalarla, verdikleri paslarla, attıkları gollerle rakiplerinin aklını başından alıyorlar. MVP olan Kristjansson mesela, akla ziyan bir oyuncu. O'nu ele başı diye seçmişler sanırım. Zira O, her delikten, her olmaz denilen yerden kapıyı kırıp veya açıp, hem ilk kilidi, savunmayı, hem de arka kilidi, kaleciyi geçip rakip evlere izinsizce girebiliyor, adım atabiliyor, golünü atabiliyor. Seyretmesi müthiş keyifli bir oyuncu. Karşısında Final Four’a kalmayı başaran ki bu bir sürpriz değil, Köln'ün müdavimidir Barcelona, ve Füsche Berlin gibi müthiş rakiplere, savunmaları karşı yapabiliyor tüm bunları.

Öyle bir aldatma yeteneğine, öyle bir savunmayı geçme kabiliyetine sahip ki, ola ki sadece omuz başı geçecek kadar yer olsun, yeter O'nun savunmayı geçmesi için.

Ya da, EHF Şampiyonlar Ligi’nin gol kralı, yarı final maçında, Nantes karşısında daha sekizinci dakikada kırmızı kart alarak hem bizi, hem kendini bu Final Four’un ilk maçında mahrum bırakan Gidsel'e ne demeli. Hani hırsız kelimesini tanımlamak için, zaman zaman "Hırsıza kilit vurulmaz!" denir ya! Gidsel o cinsten bir oyuncu. Hızlı hücumda O'nu görebilirsin. Yana bükülü atışı, reverse'ü, sağdan, soldan içeri dalmayı, omuzlayarak geçmeyi, birden yön değiştirmeyi o kadar mükemmel yapıyor ki ‘Boşuna Yılın Hentbolcusu değil’ diyorsun.

Ayrıca bunlardan Final Four’da birkaç tane daha vardı biliyor musunuz? Mesela Dika Mem. Barcelona'lı Mem de, çok fena çok. Kilit dayanmayan oyunculardan bir tanesi de bu oyuncu. Bir örnek vereyim mesela. Pasif oyun işareti gelmiş ve sadece bir pas hakkınız var. İşte o zaman Barcelona'lı hücum oyuncuları ne yapıyor biliyor musunuz? Beş kişi savunmanın önüne dokuz metrede yanyana diziliyor. Tek bir atış şansın var ve bunu tabii ki Dika Mem kullanacak. Fazla adım şansın yok, önünde hem kendi, hem elleri havaya kalkmış altı savunma oyuncusu ve bir de kaleci var. ‘Gol olur mu?’ diye soramazsınız bile,  Dika Mem'deyse top, tabii ki olur. Yani adam bacadan girip golü kaydediyor arkadaşlar.

Son olarak, bu tip oyuncuların rakip takımlara verdiği en büyük  "zarar" nedir, diye sorarsanız, bence insanların, oyuncuların, kulüplerin, taraftarların hayallerini, ümitlerini çalmalarıdır.

Şaka tabii ki.

Magdeburg şampiyon oldu. İki sene önce olduğu gibi bu sene de Avrupa'nın en büyük takımı oldu.

Ben bu takımları, bu oyuncuları ve bu akıl dolu, yetenek abidesi, güç, kuvvet, sürat bileşkenleriyle donatılmış "hırsızları" seviyorum.

Tebrikler SC Magdeburg.

Yazarın Diğer Yazıları